26 Şubat 2018 Pazartesi

İzlanda'nın Buzul Gölleri

                                                 İzlanda'nın Buzul Gölleri

   Vatnajökull;

   Vatnajökullİzlanda 'nın en büyük buzuludur. Aynı zamanda Avrupa'nın hacimsel anlamda en büyük buzuludur. Vatnajökull, 8.100 km² ile, ki bu İzlanda'nın yaklaşık % 8'ine tekabül eder, Norveç 'teki Austfonna buzulundan sonra Avrupa'nın alansal olarak ikinci büyük buzuludur. Aslında topografik olarak her ikisi de bir kara parçası üzerinde buz takkesi olarak kendilerini gösterseler de, buzul olarak kabul edilirler.



    
   Buz tabakasının kalınlığı yer yer 1000 m'yi bulur. Ada'nın birkaç aktif volkanı buzulun altında kalır. Bu dağların arasında 500 ile 800 m'lik vadiler vardır. 12 Eylül 2004 yılında Skaftafell Milli 
Parkı 'nın genişletilmesiyle Vatnajökull'ün % 50'den fazlası millî park sınırlarına dahil olmuştur.








KAYNAK;http://www.wiki-zero.com




      Jökulsárlón ;

   İzlanda'nın bir dizi buzul gölünün en büyük ve en ünlüsüdür. Vatnajökull 'un güney kenarında, Breiðamerkursander 'da Skaftafell Milli Parkı, ve Höfn arasında bulunur. 150 m derinliği ile İzlanda'nın en derin üçüncü gölüdür.Üzerinde gezinen ve yükseklikleri 15 metreye ulaşan buzdağları, Jökulsárlón'un karekteristik özelliğidir. Bunlar  buzul dilinden çözülen buzdağlarıdırlar.









   Gölün kıyısında, çok sayıda yol ve patikalarda gezinti yapılabilir ve üç renkli buzdağları görülebilir. Buzdaki mavi renk, çeşitli kristaller ve onların yansımasından kaynaklanırken, siyah renk volkanik küllerden ileri gelir.Jökulsárlón'da bazen yüzen Foklar, genelde gölün denize açılan 50 m uzunluğundaki bağlantısına çekilmişlerdir. Bu foklar, turist gezi teknelerinin ürettiği gürültüden kaçınırlar.Haziran ve Temmuz aylarında büyük kahverengi Martılar buzul gölünün yakınlarına yuva yaparlar. Kuluçkadaki hayvanların agresifliği sebebiyle, onların ve yuvalarının çevresinden mümkün olduğunca uzağından gezilmesi tavsiye edilir.









  Gölün yakınlarında iki buzul gölü daha bulunur. Bunlar çok daha küçük olan ve buzdağları da yine o kadar büyük olmayan Fjallsarlon ve Braisarlon gölleridir. Irmak üzerinde, kısmen gölün hemen yanından giden, izlanda'yı çevreleyen Hringvegur Karayolu 'nun bir köprüsü gerilidir. Deniz dalgalarının yıpratması ve buna bağlı olarak kıyı erozyonu sebebiyle köprünün yıkılma tehlikesi gittikçe büyüyen bir tehlikedir. Böylelikle, bu karayolu ve aynı şekilde Jökulsá bu kısımda kaybolacak, ve göl bir deniz koyuna dönüşecektir.









KAYNAK:http://www.wiki-zero.com


   

    Eyjafjallajökull;

 İzlanda'nın küçük buzullarından biridir. Daha büyük bir buzul olan Mýrdalsjökull'in batısında ve Skógar'ın kuzeyinde yer almaktadır. Buzulun tepe kısmı, günümüzde göreceli olarak sıklıkla faaliyette olarak yer yüzüne Riyolit çıkartan ve 1666 m yüksekliğindeki bir yanardağın üstündedir.









  Buzul yaklaşık 100 km2'lik bir alana yayılmıştır. Dağın güney ucu bir zamanlar adanın Atlantik kıyı şeridinin bir parçasıydı. Ancak deniz o dönemden bu yana 5 km geri çekilmiştir. Eski kıyı şeridi ise, en iyi bilineni Skogafoss olan birçok güzel şelalenin bulunduğu dimdik uçurumları oluşturmuştur. Güçlü rüzgârlarda küçük şelalelerin suları dağa kadar savrulur.










  3 yada 4 km çapta bir Krateri olan volkan, 920, 1612 ve yeniden 1821 ile 1823 yılları arasında püskürdü. Bu iki yıllık faaliyet ölümcül lav taşmalarına yol açtı. Volkan son olarak 2010'da 21 Mart ve 14 Nisan tarihlerinde iki defa püskürdü. Mart'taki olay, yörenin yerlisi olan yaklaşık 500 kişinin bölgeyi kısa süreli tahliye etmesine yol açtı. Ancak Nisan ayındaki faaliyet on ila yirmi kat daha güçlüydü ve Kuzey avrupa 'da hava trafiğinde önemli ölçüde aksamayı beraberinde getirdi.


KAYNAK:1. Increasingsignsofactivity at Eyjafjallajökull in Iceland : Eruptions".
       4http://www.wiki-zero.com















14 Şubat 2018 Çarşamba

TARİH RESSAMLARI

                                                           TARİH RESSAMLARI
        FREDERİC LEİGHTON:
İngiliz ressam ve heykeltıraş. Çalışmalarında tarih, incil ve klasikkonuları ele almıştır.Leigthon en kısa ömürlü asil olma unvanını  almıştır. Sadece bir gün sonra asaleti yaşamı ile sona ermiştir.
Hayatı;
Leigthon, Scarborough’da ticaretle uğraşan bir ailenin çocuğu olarak Dünyaya geldi. Londra’da Üniversite Kolej Okulu’nda (UCS) okudu. İlk Eduard von Steinle’den, sonra da Giovanni Costa’dan gelen kabul ile Avrupa’da sanat eğitimi almaya hak kazandı. 1847 yılının yazında, Frankfurt’ta, filozof Arthur Schopenhauer ile tanıştı ve grafit ve guaj boya kullanarak portresini çizdi. 24 yaşındayken Florence’da; Accademia di Belle Arti’de eğitim gördü ve Boro Allegri yolu üzerinden geçen Cimabue Madonna geçit törenini çizdi. 1855-1859 yılları arası  Ingres, Delacroix, Corot ve Millet ile tanıştığı yerde, Paris’te yaşadı.

1860’ta, Pre-Raphaelite’ler ile ilişkili olduğu yere, Londra’ya geri döndü. 1861’de English Cemetery, Florence’daki Robert Browning için Elizabeth Barrett Browning  ’in mezar taşını tasarladı. 1864’te Royal Academy’nin bir üyesi haline geldi ve 1878’te de Başkanı haline geldi. 1877’de yaptığı, Piton ile güreşen Atlet heykeli, İngiliz Heykeltıraşçılığına yenilik getirmek amacı ile düşünülmüştür, fakat sonradan ‘Yeni Heykel’ harekatının bir parçası olmuştur. Amerikalı sanat eleştirmeni Earl Shinn, "Leighton dışında, Kensington Müzesi'nin sütun girişine doğru freskli figürü koyabilecek yetenekli bir kimse yok." iddiasında bulundu. Resimleri 1900 Paris Sergisi’nde Britanya’yı temsil etti.1878’de, Windsor’da şövalye unvanını kazandı. 8 yıl sonra Middlesex Kontluğu’nda, Kensington, St Marry Abbots’un dini bölgesindeki Hollanda Park Yolu baronetini oluşturdu. 24 Ocak 1896’da Yeni Yılın Onur Listesi’ndeki, asil unvanı verilen ilk ressam oldu. Ertesi gün anjina pektoris hastalığından dolayı öldü.


   Jean-leon Gerome:
(11 Mayıs 1824 - 10 Ocak 1904) Fransız ressam, heykeltıraş ve öğretmen.
Tarihsel ve oryantalist stilde resimler yapmıştır. Oryantalizm akımının en önemli sanatçılarındandır. Yaşamının son 25 yılında heykelle de uğraşmıştır.Birçok ünlü ressamın öğretmeni olmuştur. Öğrencileri arasında Odilon, Redon, Thomas eakins, mary cassatt, Osman Hamdi bey ve Şeker Ahmet Paşa gibi ünlü ressamlar bulunur.




    Lionel Royel:
( 25 aralık 1852- 30 haziran 1926) Fransız ressamdır. Lionel Royer 25 Aralık 1852 tarihinde Château-du-Loir Sarthe'da doğdu. Daha on sekiz yaşındayken Fransa-Prusya Savaşı 'nın başında gönüllü olarak orduya yazıldı. General Athanase de Charette de la Contrie (1832-1911) komutasında Loigny-Poupry Savaşı 'nda yer aldı. Sanatsal yeteneğini fark eden Contrie'nin desteği de ile Paris'teki Ecole Natiınale Superieure des Beaux-Arts 'da eğitim bursu elde etti. Okulunda ders aldığı öğretmenleri arasında Alexandre Cabanel ve William-Adolphe Bouguereau da vardır. Tarihsel portre konusunda uzmanlaştı. 1882 yılında Prix de Rome 'u kazandı.
1874 yılından itibaren sergilenen eserleri 1884 yılında üçüncü sınıf madalya, 1896 yılında ikinci sınıf madalya ile ödüllendirildi. Köyünde yeniden inşa edilen Kiliseye Loigny Savaşı'nın katılımının anısına savaşa gitmeden önce gönüllülerin toplamasını resmeden iki resim verdi. 1893 yılında Joan of Arc'ın Hayatı suluboya tablosunu Orleans Katedrali 'ne bağışladı.Haziran 1926'da 73 yaşında Lionel Royer Neuilly-sur-Seine'de hayatını kaybetti. Mezarı bugün Fontenay-aux-Roses mezarlığındadır. Evli olan Royer'in iki kızı ve bir oğlu vardı






   Robert Edge Pine:
Robert Edge Pine (1730, Londra  - 18 Kasım 1788, Philadelphia), İngiliz bir ressamdır. Oymacı ve tasarımcı olan John Pine'ın oğludur. İngiltere Kralı 2. George, Northumberland Dükü ve David Garrick gibi birçok önemli şahsın portrelerini ve Shakespeare'in kimi eserlerinin sahnelerini çizmiştir. 1784 civarında Amerika'ya gidip Philadelphia'ya yerleşmiş ve tüm vaktini portre ressamlığına ayırmıştır. Bu dönemde portresini çizdiği kişiler arasında General Gates,Charles Carroll,Robert Morris, George Read,Thomas stone, Mrs. Reid (Metropolitan Müzesi, New York) ve George washington yer almıştır. Congress voting ındependence  adlı tuval çalışması da Pine tarafından başlanılıp  Edward savage tarafından tamamlanmıştır. Ölümünden sonra eserlerinin önemli bir kısmı Boston 'daki Columbian Museum'a taşınmıştır











    Raffaello Sanzio da Urino:
    Raffaello Sanzio da Urbino (6 Nisan veya 28 Mart 1483, 6 Nisan 1520), kısaca Rafael olarak bilinen Rönesans dönemimin İtalyan ressamı ve mimarıdır . Çalışmaları, şekillerin belirginliği, eserlerinin zenginliği ve insan ihtişamın neoplatonic  (Platonun insan hakkındaki fikirleri) fikirlerinin ifadesindeki görsel başarıları sebebiyle takdir görmektedir.Michelangelo veLeonardo da Vinci  ile birlikte, bu dönemin geleneksel üçlüsü olarak büyük üstatlarını oluşturmaktadır. Rafael muazzam derecede üretkendi, genellikle büyük bir atölyede çalışırdı ve 37’sinde ölmesine rağmen çalışmalarının büyük bir vücudunu ardında bıraktı. Çalışmalarının büyük bir çoğunluğu, merkezde bulunan ve kariyerindeki en büyük eseri olan fresk edilmiş rafael odası, Vatikan Palace’da bulunmaktadır. En iyi bilinen eseri olan Vatikan Stanza della Sefnatura’da bulunan Atina okulu’dur. İlk yıllarından sonra Roma'daki çalışmalarının büyük kısmı, atölyesindeki çizimlerinden büyük miktarda kayıp yaşanmıştır. Hayatı boyunca her ne kadar Roma dışındaki eserleri daha çok ortaklaşa Gravür olarak bilinse de aşırı derecede nüfuzludur.Ölümünden sonra, Rafael’in daha asude ve ahenkli vasfı yüce bir model olarak hürmet edilirken, en büyük rakibi olan Michelangelo 18 ve 19. Yüzyıllara kadar Rafael’e karşı daha çok bilinmiştir. Mesleki başarısı, doğal olarak üç faza ve üç tarza indi. İlki  George Vasari  tarafından tanımlanan:Umbria ’daki ilk yıllarında, daha sonra Floransa’daki sanatsal gelenekleri emen yaklaşık dört yıllık dönem (1504- 1508), bunu iki Papa ve onların yakın kişilere çalışarak geçirdiği Roma’daki hummalı ve muzaffer on iki yılı.

Hayatı:
İtalya'nın Urbino kentinde 6 Nisan 1483'te doğdu. Raffaello, Rönesans hareketlerini, erken gelişmiş becerikli bir genç olarak görmüş, işe on altı yaşında yaptığı Havva’nın yaratılışı ve Trinite tabloları ile başlamıştır. Raffaello’in babası olan Giovanni Santi de Urbino da ressamlık yapıyordu. Babası 1494 senesinde ölünce Raffaello, kendi evinde dış etkilerden uzak bir şekilde çalışmalarını sürdürdü. Raffaello’in Urbino’daki çalışmalarında Melozzo da Forli, Pieroo della Francesca ve en çok  Pietro Perugino’nun üslûbu görülür. Özellikle, 1503 senesinde tamamladığı Coronation of Virgin - Taç Giyme tablosunda Perugino’nun etkisi görülür. Bunun en büyük nedeni Floransa'ya gitmeden önce, Perugia'da Pietro Perugino'dan öğrenim görmüş olmasıdır. Perugino'nun bu etkisi altında, 1504 senesinde, çizdiği en son tablo  Marriage of the Virgin-Kutsal bakirenin Evlenmesi'dir. Bu resmi ile Perugino’dan üslûp olarak ayrılmaya başlamıştır.Raffaello, Floransa’ya gidince kendisini Rönesans’ın içinde buldu. Leonardo da Vinci ve Michelangelo etkisinde kalarak sanatına yenilikler kattı. Floransa’da 1508 senesine kadar yaptığı tabloları Sistine Madonne,  La Belle Jandiniere,  Madonna of the Chair ve Entombmeut'tur.Raffaello, Roma’da Papa 2.Julies için çalıştı. Roma’ya geldiği zaman, Michelangelo, Julius’un yaptırdığı Sistine Kilisesi 'nin süslemesini çiziyordu. Raffaello, burada ilk olarak Papanın kütüphanesini dekore etti. Çizdiği teolojik, felsefi, lirik tablolarında sükunet; renklerde âhenk; konularda berraklık ve bir bütün ifâde hâkimdir. Raffaello’in yaptığı işlerden biri de kumaş üzerine koyduğu süslemelerle, duvar örtüleri hazırlamasıdır. 1513-1521 seneleri arasında hazırladığı on adet büyük duvar süsleme örtüleri, Sistine Kilisesi'nde kullanılmıştır. 1514 yılında, Papa  leo X 'in emri altında da Saint Peter Bazilikası 'nın baş mimarı olarak görev yaptı.
Ölümü:
37. doğum gününde, 6 Nisan 1520'de,Roma’da öldü. Büyük bir cenaze toreni ile verasetinde istediği gibi antik Roma tapınağından kiliseye çevrilmiş olan Pantheon'da gömüldü ve sonradan büyük bir anıt-mezar yapılıp eşi Maria Bibbiena ile birlikte anıt-mezara gömüldü. Anıt-mezarı üstünde zamanın tanınmış heykeltraşı Lorenzetto tarafından yapılmış bir |Madonna heykeli bulunmaktadır. Tabiatla yarışan sanatçının mermerden yapılmış lathi üzerindeki mezar taşında arkadaşı şair Pietro Bembo'nun Latince yazdığı iki mısralık mersiye şöyle demektedir :Hayatta iken, tabiat, o beni geride bırakacak diye korkardı, öldükten sonra da ben onunla öleceğim diye korktuRaffaello, Avrupa’da klasik ressamlığın temelini atmıştır. Michelangelo’dan farklı olarak görünen her şeyi bütün zenginliğiyle tabloya aktarmış, tarihi ve Hristiyanlığa ait dini konulara sadık kalmış, pozlara konuşuyormuşcasına ifade niteliği kazandırmıştır.










   
      Vasili İvanoviç Surikov:
Vasili İvanoviç Surikov (24 Ocak, 1848– 19 Mart, 1916) büyük ölçekli tarihi konuların önde gelen Rus ressamıydı. Ressamın başlıca eserleri Rusya'nın en iyi tabloları arasında sayılır. Surikov, Krasnoyarsk, Sibirya 'da doğmuştur. 1869-1871 arasında İmparatorluk Sanatları Akamdemisi 'nde, Pavel Çistyakov 'un öğrencisi olarak eğitim görmüştür.
Surikov 1877'de Moskova'ya yerleşti. Orada,Kurtarıcı İsa Katedrali için gösterişli Freskler yaptı. 1878'te, Aralıkçı Svistunov'un torunu olan Elizabeth Charais ile evlendi. 1881'de Peredvijnika akımına katıldı. 1893'te ST. Petersburg Sanatları akademisi 'nin tam üyesi oldu.
1916'da ölen Surikov, Moskova'daki  Vagankovskoye Mezarlığı'na gömüldü.Surikov, halktan insanların hayatına odaklanan, Rusya'nın geçmişine ait resimler yapmıştır. İnsanların mekan ve hareketini özgün şekilde temsil etmesi ile kayda değer olmuştur. Bazı resimleri birden çok kere resmetmiştir, muhtemelen küçük olanı, tasarladığı daha büyük boy bir resmin prototipi olarak yapmış, veya küçük boyutlu olanı o kadar beğenmiştir ki büyük biçimini daha da güzel olacağına karar vermiş olabilir.








5 Şubat 2018 Pazartesi

Antik kent (Adıyaman)

                                                      ANTİK KENT-ADIYAMAN

    Yerleşimin eski adı Hısnımansûr (Mansur'un kalesi) olup, Cumhuriyet döneminde bugünkü adını almıştır. Adının 7. yüzyılda buraya gelen Emevi kumandanlarından Mansûr bin Ca'vene’den geldiği düşünülmektedir. Başka bir rivayete göre bu isim Abbasi Halifesi Mansur’un adından gelmektedir.Uzun yıllar boyunca Hısnımansûr adıyla anılan şehrin içinde olduğu bölgede yerleşimin tarihi oldukça eski dönemlere kadar uzanmaktadır. Bölgede tarih boyunca Hitit, Hurri, Mitanni, Kummuh, Asur,Pers, Seleukos, Kommagene Krallığı ile Roma ve Bizans hakimiyeti görülmüştür. 7. yüzyıldan itibaren İslâm akınları bölgede görülmeye başlamış ve 670 yılında yerleşiminde içerisinde olduğu bölge Emevi hakimiyetine geçmiştir. Emevi kumandanlarından Mansûr bin Ca'vene tarafından bugünkü kale inşa ettirildi. 758'de Abbasi egemenliğine geçen Hısnımansûr, 926-958 yılları arasındaki Hamdaniler döneminden sonra yeniden Bizans hakimiyetine geçti. 11.
yüzyılda Türk akınlarına uğrayan yerleşim, ilk defa 1066’da Selçuklu kumandanı Gümüştekin tarafından alındı.Artuklu, Eyyubi ve Selçuklu, İlhanlı, Akkoyunlu, Dulkadiroğulları ve Memlüklü hakimiyetinden sonra 1515 yılında Osmanlı egemenliğine geçti.
















 











    Haydaran Kaya Mezarları;
Adıyaman’ın 17 km kuzeyinde Taşgedik köyü sınırları içinde yer alır. Burada kaya mezarlar ve Güneş Tanrısı Helios ile Kral Antiochos’un tokalaşma kabartmaları vardır.
















   Zey Mağaraları;
Adıyaman’a 7 km. mesafede, Zey Köyü yakınında, erken dönem hristiyanların yaşadığı yerleşim birimleri bulunmaktadır. Köyde ayrıca Şeyh Abdurrahman Erzincani’ye ait bir türbe ve cami yer almaktadır.















   Perre Antik Kenti Ve Kaya Mezarları;
Adıyaman Merkez Örenli ( Pirin ) mahallesindedir. Kommagene Krallığının beş büyük antik kentinden birisidir. Başkent Samosata ile Melitene (Malatya ) arasında yer alan bir uğrak yeridir. Antik Roma kaynaklarında suyunun güzelliğinden bahsedilmekte olup, kervanlar, yolcular ve ordular tarafından dinlenme yeri olarak kullanıldığı anlatılmaktadır. Bahsedilen suyun aktığı Roma Çeşmesi halen kullanılmaktadır. Bizans döneminde de önemini korumuştur.Bu antik kent’in Niceaia İznik’te toplanan İncil Konsil’ine temsilci göndermesi aynı zamanda dini bir merkez olduğunu da göstermektedir. Antik kentte en dikkat çeken kalıntılar Örenli mahallesi girişinde yer alan Kaya Mezarlarıdır. Kayalıklar içine oyularak yapılmış oda mezarlar harika bir görünüm oluşturmaktadır.
















   Turuş Kaya Mezarları ;
Adıyaman il merkezine 40 km. uzaklıkta ve Adıyaman-Şanlıurfa karayolunun 1 km. batısında yer alan Turuş Kaya Mezarları Roma Dönemine aittir. Mezarlar zeminden aşağıya doğru ana kaya oyularak yapıldığından mezarların girişine aşağıya doğru inen 10-13 basamaktan sonra ulaşılır. Bazı Kaya mezarlarının duvar ve kapı girişlerinde çeşitli figürler ve kabartmalar bulunmaktadır.


   












     Dolmenler Mezarlığı:
 Dikilitaşın kuzeyindeki kayalık alanlarda, Aşağı Hozişi köyü yakınlarında Dolmen tipi mezarlar bulunmaktadır. Sala benzeyen iki büyük kayanın birbirine çatılması ile yapılan bu mezarların Taş Devri insanlarından kaldığı tahmin edilmektedir.
















    Gümüşkaya Mağaraları;
Adıyaman ilinin 40 km. gün;eybatısında Göksu nehri kenarında aynı adla anılan köyün batısında kayalardan oyma tünel şeklinde birbirleri ile bağlantılı çok sayıda mağaralar yer almaktadır. Tarihte konut olarak kullanılan bu mağaraların İ.Ö. 150 yılında yapıldığı tahmin edilmektedir. Balkonlara, bölmeli odalara ve kuyulara sahip bu mağaralara sadece bir insanın geçebileceği dar bir yolla ulaşılmaktadır. 

   Palanlı Mağarası;
Adıyaman’ın 10 km. kuzeyinde Adıyaman – Çelikhan – Malatya karayolunun üzerinde Palanlı köyü sınırları içerisindedir. M.Ö. 40.000 yıllarında kullanılmış doğal bir mağaradır. Duvarında bulunan ve halen fark edilebilen geyik figürü yalın kontur çizgilerle oluşturulmuştur. Mağara arkeolojik alanı olarak tescillidir. Mağaranın yer aldığı derin vadi ise ender bulunur bir doğa parçası olup, sık bir vejetasyona sahiptir. 














   Derik Kutsal Alanı ( Hereoon );
Sincik İlçesi yolu üzerindeki Datgeli köyündedir. Bu alanın İ.S. 70’lerde Romalılar tarafından inşa edildiği ve 300’lü yıllarda kullanıldığı tahmin edilmektedir. Alanda, Kommagene döneminde inşa edilen Temenos kalıntıları bulunmaktadır. 











   Sofraz Tümülüs Mezarları;
İl merkezine 45 km. Besni ilçesine 15 km. uzaklıkta, Üçgöz (Sofraz) Beldesindedir. 15 m. Yüksekliğinde olan mezarın üzeri kırma taş ve molozla örtülüdür.Bu mezarlık 2000 yıl öncesine dayanır.












   Dikilitaş (Sesönk);
Besni ilçesinin 33 km. güneydoğusunda, Kızıldağ üzerinde Kommagene Kralı II. Mithridates tarafından inşa edilen anıt mezar, herbiri yaklaşık 10 metre yükseklikte üç çift sütunla çevrelenmiştir. Sütunları üzerinde kadın, erkek ve aslan kabartmaları bulunmaktadır.











    
  Karadağ Tümülüsü;
Adıyaman’a 5 km mesafede, Karadağ eteğindedir. 2 bölümden oluşan bir kaya mezar bulunur. Ayrıca buradan şehir ve baraj göl manzarası da izlenebilir.

    Beştepeler;
İlimize 25 km mesafede Ilıcaklı Köyü sınırları içinde yer alır. Yığma taşlardan yapılmış olup 6 adet mezar bulunmaktadır.

   Malpınarı (Kaya Anıtı);
Adıyaman’a yaklaşık 35 km. uzaklıkta Malpınar mezrasında doğal kaya üzerine oyulmuş Hiyeroglif bir kitabe ve kayalara yapılmış yerleşim birimleri geç Hitit dönemine aittir.