25 Nisan 2018 Çarşamba

Perge Antik Kenti

                                                           Perge Antik Kenti

    Perge Antalya'nın 18 km doğusunda,Aksu  ilçesi sınırları içinde bulunan, bir zamanlar Pamfilya Bölgesine başkentlik yapmış antik bir kenttir. Şehirdeki Akropolisin Tunç çağı döneminde kurulduğu düşünülmektedir.Helenistik dönem boyunca şehir eski dünya içerisindeki en zengin ve güzel şehirler arasında sayılmaktadır.Ayrıca Yunan matematikçi Pergeli Apollonius 'un memleketidir.(Pergeli reis ; 1600 yıllarında keşfedilmiş biri.Çarpmaya ait bir çok buluşu vardır, geometri ile bir çok kitabı vardır.matematiğin koni ilegili buluşları o dönemde yükselmesine neden olmuştur).









   Şehrin tarihçesinin başlangıcı tekil olarak değil ancak Pamfilya Bölgesi ile birlikte incelenebilmektedir. Bölge içerisinde tarih öncesi çağa ait mağaralara ve yerleşimlere rastlanmaktadır. Mağaralar içerisinde en tanınmış olanı Karain mağarası (karain mağarası Türkiye’de tanınmış en büyük doğal mağaralardan biriymiş reis) , Karainin komşusu olan Öküzini mağarasıBeldibiBelbaşı kaya sığınakları ve Bademağacı bölgedeki en tanınmış tarihöncesi yerleşim alanlarıdır. Yerleşim örnekleri göstermektedir ki Pamfilya ovası tarihöncesi çağlardan itibaren yerleşime elverişli ve sevilen bir bölgedir. Perge akropolisinin plato düzleminin tarihöncesi dönemlerden itibaren yerleşim için tercih edilen bir alan olduğu kabul edilmiştir. Wolfram Martini'nin yapmış olduğu Perge akropolisi çalışmaları göstermiştir ki, M.Ö. 4000 veya 3000'den itibaren akropolis platosu yerleşim alanı olarak kullanılmıştır. Arkeolojik buluntular arasında yer alan Obsidyen ve Çakmaktaşı buluntular Cilalı Taş Devri ve Bakır çağında itibaren Perge’nin yerleşim yeri olarak kullanıldığını göstermektedir. Akropolis araştırmalarında Pamfilya Bölgesindeki ilk tarihöncesi gömü ile de karşılaşılmıştır. Çömlekçilik buluntuları diğer Anadolu buluntuları ile karşılaştırıldığında yalnızca Orta Anadolu örnekleri ile benzerlik göstermektedir.














    
   Büyük İskender'in Şehre Girişi; M.Ö. 334 yılında Büyük İskender Granikos Savaşını kazanınca Küçük Asya’yı Ahamenis imp. yönetiminden kurtarmıştır. Arrian’ın belirtmiş olduğuna göre Pergeliler Büyük İskender ile Pamphylia’ya gelmeden önce Phaselis kentinde bağlantı kurmuşlardır. Makedonya Kralı Ordusunu Trakyalıların Toros üzerinden açmış olduğu yoldan Lykia’dan Pamhylia’ya göndermiş, kendisi yakın komutanları ile kıyı şeridini izleyerek Perge’ye ulaşmıştır. Arrian Perge şehri ile Makedonya ordusu arasında herhangi bir savaştan söz etmediği için, şehir savaşmadan krala kapılarını açmış olmalıdır. Şehir klasik dönemde güçlü bir şehir suru ile korunuyor olmasına karşın, güçlü Makedonya Ordusu ile savaşmak istememiş olmalıydı. Büyük İskender daha sonra Aspendos ve Side’ye doğru ilerlemesine devam eder, Side’ye ulaşınca tekrar Aspendos üzerinden Perge’ye dönmüştür. M.Ö. 334 yılında Nearchos’u Lykia-Pamphylia Eyaletinin Satrabı olarak atar. Daha sonra da M.Ö. 334/333 kışını geçirmek için Gordion’a gider. Nearchos M.Ö. 329/328 yılında Büyük İskender’in Baktrika’daki Zariaspa şehrinde bulunan kampına gitmiştir. Bu tarihten sonra hiçbir Satrabın adından söz edilmez, bu da büyük bir olasılıkla Lykia ve Pamhylia’nın Büyük Phrygia Satraplığına bağlandığını göstermektedir.
 







   
   Isaurialıların Saldırıları ;286'da Diokletianus İmparatorluğun doğu yarısında söz sahibi olacaktır. Diokletianus yapmış olduğu Eyalet düzenlemesi ile Lycia ve Pamphylia tekil eyalet olmuşlardır. Gotlar daha Gallienus döneminde Isauria’dan Toroslar üzerinden Kilikia’ya inerek bölgeye egemen olmuşlar ve İç Anadolu ile karayolu bağlantısını kesmişlerdir. Böylece ticaret bağlantısı kesintiye uğramıştır. 3. yüzyılın sonunda Pamfilya önemini kaybetmiştir. İmparator III. Gordinaus doğu gezisine çıktığında Perge’ye uğramıştır. İmparatorun ziyareti onuruna şehre bir heykeli dikilmiştir. Yine aynı imparator dönemine tarihlenen Perge’de ele geçen bir yazıttan Pamfilya’nın tek başına bir eyalet olduğu anlaşılmaktadır. Lycia et Pamphylia Eyaleti 313 yılına kadar devam etmiş olmalıdır. Aurelius Fabius ilk kez epigrafik belgelerle kanıtlanmış olan ilk Lykia Eyaleti Valisidir. aurelius fabius’un valilik süresi 333-337 yılları arasındadır. 313 ve 325 her iki eyaletin birlikte olduğu tarihtir. Daha sonra iki eyalet birbirinden kesinlikle ayrılmıştır. 4. yüzyılın ikinci yarısında Isaurialılar Pamfilya’ya saldırmışlardır. Isaurialılar, Toroslar üzerindeki yolları kapamış ve Pamfilyanın içlerine ganimet toplamak için akınlar düzenlemişlerdir. Pamfilyalılar Pax Romana ile uzun yıllar refah içerisinde yaşamış olsalarda, 4. yüzyıldaki kriz yıllarında ayakta kalmaya çalışmışlar veya yeni savunma sistemleri inşa etmişler ya da eskilerini onarmışlardır. 368-377 yıllarında Isaurialılar askeri saldırılarını güçlendirerek yeniden harekete geçmişleridr. 399 ve 405/6 Isaurialıların Pamfilya’ya saldırıları ve yıkımları çok güçlü olmuştur. Ancak Isauria kralı Zenon ile Pamfilya’nın tahribatı durdurulmuştur. 5. yüzyılda Pamfilya yeniden bir gelişim dönemi ve parlak bir devir yaşamıştır.( Pamfamilya bir çok ırkın bir arada yaşadığı bölgelerden biriymiş.bu yüzden Irkların ülkesi adını vermişler. O zamandan bu yana ırkçılık fikriyle insanlar bölünüp birbirlerini katlediyor be. Ayrıca Evliye Çelebi ‘de Familya’ya gelmiştir.)
 






   

   Dini Tarihi; Pavlus ya da asıl adı ile Saul ve yol arkadaşı Barnabas, Yeni Ahit'de yazılana göre Perge şehrini iki defa ziyaret etmişlerdir. İlk ziyaretlerini misyonerlik görevi ve vaaz vermek için yapmışlardır. Buradan da gemi ile yolculuk etmek üzere 15 km ötesinde bulunan Attalia (Şimdiki Antalya) şehrine vararak güneydoğu yönünde bulunan Antioch(Antakya)'a gitmişlerdir.
Yunan kayıtlarında Perge, 13. yüzyıla kadar Pamfilya Bölgesinin metropolisi olarak alıntılanmıştır.
   Agora ;Şehrin ticari ve politik merkezidir. Ortadaki avlunun etrafında çepeçevre dükkânlar vardır. Bazı dükkânların tabanı mozaikle kaplıdır. Sırasıyla dükkânlardan biri agoraya, diğeri ise agorayı çevreleyen sokaklara açılır. Arazinin eğimine bağlı olarak güney kanattaki dükkânlar iki katlıdır. Doğu Roma İmparatorluğu döneminde batı giriş dışındaki ana girişler duvarla örülerek kapatılmış, kuzey giriş olasılıkla bir şapel olarak kullanılmıştır. Meydanın ortasında 13,40 m Çapında yuvarlak bir yapısı olan agora 75.92 x 75.90 m boyutlarındadır.

   Sütunlu cadde; Akropol eteğinde çeşme(nympheum) ile yerleşim arasında uzanır. Ortasında 2 m. genişliğinde bir su kanalı caddeyi ikiye ayırır.
  
   Helenistik kapı; Helenistik surun doğuda, batıda ve güneyda olmak üzere üç kapısı vardır. Güneydeki bu kapı, avlulu kapı türüne girmektedir. M.Ö. 2. yüzyıla tarihlenen Helenistik kapı, çağın savunma anlayışına dört katlı iki yuvarlak kuleyle korunan ve oval avlulu bir plana sahip anıtsal bir yapıdır. Kapıda üç evrenin varlığı saptanmıştır. M.S. 121 yılında birtakım değişikliklere uğrayarak şeref avlusu haline getirilmiştir. Bu sırada Helenistik duvarların renkli mermerlerle kaplandığı sütunlu bir cephe mimarisi oluşturulduğu, duvarlara açılan nişlere tanrı ve kentin efsanevi kurucularına ait heykellerin konduğu anlaşılmaktadır.
     
    Güney Hamamı;Kentin en iyi korunmuş yapılarından biri olan Güney Hamamı, Pamfilya Bölgesindeki benzerleriyle karşılaştırıldığında büyüklüğü ve anıtsallığı ile dikkat çeker. Soyunma, soğuk banyo, ılık banyo, sıcak banyo, beden hareketleri(palaestra) gibi farklı işlevlere ayrılmış mekanlar yan yana sıralanmış ve hamama gelen kişinin bir mekandan diğerine geçerek hamam kompleksinden yararlanması sağlanmıştır. Bazı mekanların tabanının altındaki ısıtma sistemi günümüzde görülebilir. Perge Güney Hamamı, M.S. 1. yüzyıldan 5. yüzyıla kadar uzanan farklı evrelere ait inşaat, değişiklik ve ekleme faaliyetlerini yansıtmaktadır.Perge'deki diğer yapılar, nekropol, surlar, gymnasium, anıtsal çeşme ve kapılardır.






9 Nisan 2018 Pazartesi

Toltekler

                                                            TOLTEKLER

  Toltekler, Kolomb öncesi Amerika uygarlıklarından birini oluşturan halk olup, Meksika'daki Aztek -öncesi üç kültürden (Mayalar, Toltekler, Olmekler) biri olarak kabul edilirler.Meksika topraklarında ilk insan topluluklarına ait izler, tarihçilere göre, yaklaşık 20.000 yıl öncesine dayanır.














   "Toltekler" sözcüğü Nahuatl dilinde "inşaatçı üstatlar" anlamına gelir. Hakkında fazla bilgi sahibi olunmayan kadim Amerika uygarlıklarından biri olan Toltekler'in kökeni ve yaşadıkları dönem hakkında çeşitli varsayımlar bulunmaktadır. Şimdilik en kabul gören varsayım, nereden geldikleri bilinmeyen bu halkın günümüzden 3300 yıl önce mevcut olduğudur. İleri bir uygarlık oluşturdukları sanılmaktadır. Başkentleri arkeologlara göre, Mexico'dan yaklaşık 80 km uzaklıkta bulunan,Teotihuacan yakınlarındaki, Tula olarak belirtilen bir kenttir. Bir Toltek efsanesine göre Tula adı, aslında anavatanlarındaki, "ak dağ"ın bulunduğu bir adaydı. Aztekler , terkedilmiş mükemmel Toltek yapıları ya da kalıntılarıyla karşılaştıklarında bu yapılara çeşitli yönlerden hayran kalmış ve onları ulu bir toplum olarak nitelendirmişlerdir.















   Mimarlık başta gelmek üzere bilgelik, adalet ve hoşgörü konusundaki ileri düzeyleri kendilerinden sonraki kuşakları öylesine etkilemiştir ki, Aztek hükümdarları dahil, Meksika topraklarındaki hemen hemen her hükümdar soyunu Toltekler'e dayandırma çabasında bulunmuştur. Kaynaklar Toltekler'de, kendilerinden sonraki kuşaklarda görülen dinsel ayinlerin bulunmadığını göstermektedir.




   








   Nahuatl efsaneleri Toltekler'i tüm halkların ataları olarak kabul eder. Toltekler'in kökeni hakkındaki varsayımlardan biri onları Teotihuacan'da yaşamış olduğu ileri sürülen Çiçimekler (Chichimèques) ile ilişkilendirir. Çiçimek, Nahauatl dilinde "köpek kaynaklı, köpek kökenli, köpekten doğan" anlamlarına gelir. Rene Quenon ve James Churchward ve birçok arkeolog tarafından desteklenen bir başka varsayıma göre Toltekler, yitik bir kıtadan Amerika'ya göç etmiş bir halkın torunlarıdır. Guénon'a göre Tula adı, binlerce yıl önce batmış olan bir kıtadaki orijinal inisiyatik merkezin adıydı ve bu kıtadan göç etmiş olanlar, diğer kıtalarda kurduklara inisiyatik merkezlere anavatandaki merkeze ithafen bu adı vermişlerdir. Fakat bu yitik kıtanın hangi kıta olduğu konusunda görüşler aynı değildir. Amerika'ya ilk göç edenleri Quetzallar olarak adlandıran J. Churchward'a göre, bu, Mu kıtasıdır. Edgar Cayce, Amerika'ya bu yitik kıtanın yanı sıra Atlantis'ten de göçler yapılmış olduğu düşüncesindedir. Aztek efsanelerine göre Amerika'ya göç ettikleri anavatanları Aztlan adı verilen deniz aşırı bir ülkedir.











  Toltekler'in yaşadığı topraklar olarak, bugünkü Meksika'nın Tlaxcala, Hidalgo, México, Morelos ve Puebla eyaletleri gösterilir. Mayapán ve Matlazinca seramiklerinde halen Toltek sembollerine rastlandığı belirtilir ki, Toltekler'e ait bazı seramikler, yaşadıkları bölgeden çok uzak olan Kosta Rika 'da keşfedilmiştir.

  KENTLERİ ;
Toltekler'in inşa kalıntılarının bulunduğu başlıca yerleşim merkezleri Chichen Itza, Yukatan, Teotihuacan ve Tula'dır. Yukatan ve Tula'daki Toltek kabartmalarında temsil edilen başlıca hayvan figürleri kurt, kartal ve bazen de kaplandır.
·         Tula: Toltek başkenti olarak kabul edilen Tula'daki en çarpıcı eserlerden biri, Atlant denilen dev taş heykellerdir; bunlar alçak bir piramit platformunda 5 m aralıklarla duran, muhtemelen vaktiyle bir tapınağın çatısını taşımakta olan, yani sütun görevi gören heykellerdir. 4.6 metre yüksekliğinde, tüylü saç modeli olan ve mızrak taşıyan bu heykeller kimilerine göre eski Amerika uygarlıklarında genel bir ilah olan ve bu kentte bazen Toltek hükümdarlarıyla, bazen de sabah yıldızı özdeşleştirilen Quetzalcoatl'ı (Tüylü yılann) temsil eder. Bu ad, Toltekler ve Aztekler'de "sakallı yılan" anlamına gelir. Buradaki sütunlardan bazılarına ve mimari örnek ve damgalara, Yucatan'daki Chichen Itza bölgesinde de rastlanır. Tula kentinin kalıntılarının büyük kısmı halen keşfedilmemiş halde, toprak altında durmaktadır. Chıchen ıtza daki kalıntıların kısmen Toltekler'e, kısmen Mayalar'a ait olduğu sanılmaktadır. Burada her iki kültüre ait motifler görülmektedir. Buradaki en dikkat çeken bina El Castillo (Kale) denilen yerdeki piramidal tapınaktır, 9 katlı ve dört tarafından 91 basamak yükselen bir piramit olup, daha eski bir piramidin üzerine inşa edilmiştir. Bu piramitte yılın günleri ve ayları basamakların ve terasların sayısıyla temsil edilmektedir. Dört yöne yönelik olarak yapılmış olan merdivenlerin ilkbahar ve sonbahar gündönümleriyle ilgili bir rol oynadığı da düşünülmektedir. Güneşin açısıyla oluşan gölgeler, merdivenin alt ve üst kısımlarında başı ve kuyruğu olan ilah tüylü yılanın yeniden canlanışını ve yükselişini simgelemektedir. Bölgedeki diğer kalıntılar, bir gözlemevi ve birkaç mezarın bulunduğu bir piramittir. 52 heykelin bulunduğu diğer piramidin Maya-Toltek takvimindeki 52 zamanı temsil ettiği sanılmaktadır. Kentin 14. yüzyılda bilinmeyen bir nedenle terk edildiği sanılmaktadır.
  • Teotihuacan (Teotiuakan)
  • Yucatan (Yukatan)