30 Mayıs 2017 Salı

ŞERPALAR

                                           ŞERPALAR

   Diplomasi dilinde, ülkeleri önemli zirvelerde temsil eden kişiler için kullanılan bir terim olan Şerpa aslında Nepal ' in bölgesinde yaşayan bir etnik grubun adıdır. Himayalara tırmanmak isteyenlere genelde hep bir Şerpa eşlik ettiğinden, ülkeleri önemli yerlerde görev yapanlara da Şerpa tanımı kullanılıyor. Şerpa ' lar 500 yıl önce Doğu Tibet ' ten Nepal ' e göç etmişlerdir.Şerpa sözü Tibet dilinde Doğu anlamına gelen ''şer'' ve halk-insan anlamına gelen ''pa'' ekinden oluşuyor.










Şerpalar yüzyıllardır Everest ' in eteklerinde hayvancılık ve tuz ticareti ile uğraşırken son 50 yıldır dünyanın dört bir yanından gelen dağcılara destek olmalarıyla adlarını dünyaya duyurdular.Ekibin tırmanışı sırasında çadırları onlar kuruyor,üst kamplara gitmesi gereken yükü onlar taşıyor,yiyecek ve içecekleri onlar hazırlıyor,rotaları,güvenlik araç gereçleri,ipleri,botları onlar döşüyor.Geriye dağcılara sadece tırmanmak ve dinlenmek kalıyor..







Kısacası  Evereset' e çıkan dağcıların çoğu Şerpalar sayesindedir. Bir şerpa bu hizmetlerin karşılığında bir tırmanıştan 1000 ile 2000 dolar arasında kazançları oluyor.Hayatlarını büyük risklere attıkları düşünülürse bu paranın ne kadar az olduğu anlaşılıyor. Ancak dağlarda geçim koşulları bir hayli zor olan şerpalar için bu paralar hiç de fena sayılmıyor.












  Şerpalar ' ın çoğunun ismi birbirine benziyor.Genellikle adetlerinde doğdukları günün adını veriyorlar. Şerpalar için çocuklar çok önemlidir.Yeni doğan çocuklara isim vermek için özel törenler düzenlenir.Kızlar ev işlerini üstlenirken erkekler oyun oynamaya daha fazla vakit ayırırlar.
Şerpaların bir bölümü yolu dahi olmayan 4200 metre yükseklikteki dağ köylerinde yaşar.Bu köyler iki katlı, taş evlerde barınan Şerpalar her yere yürüyerek gider ve her şeyi sırtlarında taşır.Dağlık köylerde okul hiç yoktur.Okula giden çocuklar aşağı köylere inmek için 4,5 kilometrelik yol kat ederler..

  Şerpaların adını duyuran en önemlisi Tenzing Norgay' dır.Yeni Zelanda' lı Edmun ile beraber 1953 yılında Everest'in zirvesine ilk  ayak basan kişilerdir... 













29 Mayıs 2017 Pazartesi

EVEREST-EDMUND HİLLARY

                                                  EDMUND HILLARY - EVEREST

  Resmi kayıtlara göre, 1953 yılında dünyanın en yüksek noktası olan Everest'in zirvesine  Tenzing Norgay ile birlikte ilk çıkan dağcıdır. Edmund 20 Temmuz 1919 yılında Yeni Zelanda ' da doğdu.Babası Çanakkale savaşlarında görev alan bir Anzak idi. Edmund çocukluğunda da macera tutkunu olan biriydi. 16 yaşında gittiği RUAPEHU DAĞI  gezisi, tırmanışı merak sarmasına yol açtı.Boyu 1.95 ince,uzun ve vücut yapısı bozuk bir gençti.1939 yılında, Yeni Zelanda' da ki OLLİVİER DAĞI '  nın ilk çıkışını yaptı (1933 metre).Yazları arı kovanlarında bekçilik yapıp,kışın tırmanıyordu.1948 yılında arkadaşları ile beraber Yeni Zelanda ' nın en yüksek dağı olan (3724 metre) AORAKİ/COOK DAĞI' nın ilk çıkışını yaptılar.1951 'de başarılı olamayan bir İngiliz grubuyla birlikte EVEREST'e ilk çıkışını yaptılar.1952 yılında yine bir İngiliz ekibiyle beraber CHO-OYU  (8201 metre) dağına gitti, ancak yine başarılı olamadı.
                                                                                                                                   











Bu esnada içlerinde Tenzing Norgay ' ın da bulunduğu bir İsviçre ekibiyle 1952 yılında zirvenin 240 metre altına kadar ulaştı ancak zirve yapamadılar. 1953 yılında Edmund çok kararlı olan İngiliz bir ekiple tekrar Everest ' e geldi.(12 tane rehberle beraber 400 kişi katıldı ve 5 ton malzeme taşındı) . 26 Mayıs 1953 ' te Tom Bourdillon  ve Charles  Evens zirvenin 91 metre altına kadar tırmandılar.Ancak oksijen sorunu nedeniyle geri döndüler.28 Mayısta Edmun ve Tenzing norgay, zirve ekibi George lowe, Alfred Gregory ve Ang Nyima ' ya destek olmak üzere onlarla birlikte yola çıktılar. 8500 metrede iki çadır kurdular. Zirve ekibi aynı gün başarısız olarak geri döndü.Ertesi sabah Edmun ve Tenzing şanslarını denemek üzere yola çıktılar.Zirvenin hemen altında bir türlü aşılamayan 12 metrelik kaya duvarını aşarak, sabah 11:40 da zirve yaptılar.(kayanın ismi HİLLARY STEP olarak adlandırmışlar). 15 dakika zirvede kalıp,bir ilk olmayı başarmışlar.













Everest' ten sonra Edmund Hillary 1963'e kadar tırmanmaya devam etti. Himayalarda 10 zirve daha yaptı. 1958'te bir güney kutbu ekibi düzenleyerek Antartika ' ya gitti ve Admudsen 'in yolundan güney kutbuna geçti. 1960 yılında bir uçak kazası sonucu karısını ve kızını kaybetti. 1962 yılında Himalaya vakfını kurarak,sosyal projelere imza attı.
Hayattayken paralara resmi basılan ilk Yeni Zelanda ' lı oldu.


 



















1 Mayıs 2017 Pazartesi

ÖZGÜRLÜĞÜN ANAHTARI

                                                          ÖZGÜRLÜĞÜN ANAHTARI

  Ölüm,meçhule giden bir yol belki,belki de hakiki uyanış...Tüm yaşananlar rüya dan mı ibaret yani ;nasıl olur halbuki nasıl da hırslandık,kaybettiklerimize ne çok üzüldük kazandıklarımıza ne kadar da sevindik,ne çok planlar yaptık öyle,gelecekle ilgili ne hayaller kurduk,hiç umursamadan kalp kırdık,dövdük sövdük,hiç sorgulamadan ne kadar da kolay yargıladık,dünya yaratıldığından beridir Habil ile Kabil den başlayan savaş hiç bitmedi,birbirimizi hiç acımadan yok ettik..

   Peki ne için bunlar ne uğruna? Bir avuç toprağa gireceğini bilen yaratılmış bütün insanlarda ki bu kavga niye? Peki insanın kendiyle alıp veremediği nedir? Niçin sınırlarını bu kadar zorlar.Niçin olanla mutlu olmaz da hep daha fazlasını ister? Ölümü unuttuğundan mıdır acaba? Nedir bizi daha fazlasına iten, bu nasıl bir aç gözlülük.Ölüm var!! kainattaki her canlının tadacağı kimsenin inkar edemeyeceği ve kaçınamayacağı kesin bir gerçek...

   Derin bir uykudayız dünyada,ölümle ilk uyanış,diriltilince ikinci uyanışımız gerçekleşecek.Peki rüya gibi kısacık ömrümüzde bu saydıklarım ne kadar da değersizleşti dimi? Hırs,para,mal,başarı,savaş,hasret ne oldu bu duygulara ölümünle toprağa mı karıştı? Seni terk edeceğini kesin olarak bildiğin bu şeylere bu kadar bağlanmak niye? İstiyoruz,çünkü isteme duygusuyla yaratıldık ne kadar gerçekte olsa ölüm,yaşam ilk gerçeğimiz olduğundan erteliyoruz hakiki gerçeği...

 










   Ölüm, karanlık bir kuyu gibi,bazen sonsuzluğa giden bir yol,bazen sonunu göremediğimiz bir okyanus gibi gelir bana.Aslında ölüm özgürlüğün anahtarı,dünya kafesinden çıkıp uçmaya başladığımız zaman...İçimizden geçen her şeyi yapamadığımız,dilimize gelenleri sözcüklere vuramadığımız ama yaşıyoruz işte dediğimiz dünyadan kaçış bileti ölüm...Ölüm sonsuzluğa yolculuk ebediyeti kavrayamayan beynimizi ebedi bir yolculuğa çıkaracak bir binek...

   Ölüm dünyadayken ziyanda olmayanların mutluluk bileti,vuslatın bitimi sevgiliye kavuşma vaktinin geldiği anın habercisi...Kainatı ve kendisini yaratanı merak edenlerin cevap anahtarı...Çoğu insanın korkulu rüyası kiminin ise hasretle beklediği...,mevsimlerin döndüğünü görüyorsa gözlerin,yaprakların döküldüğüne beyaz örtünün her yeri kapladığına şahit oluyorsan ölümünde sana sonbaharı getirecek ardından kışı...ve ilk bahar yeniden diriliş...Nasıl bir döngüdür Ya Rab tüm kainatı insanda mı topladın? İnsana bu kadar mı değer verdin ? Kainattaki her şeyi hizmetine verdin.Tek isteğin ölümü hatırlayıp sana döneceklerini idrak etmeleri miydi?

  Nasıl yaşadıysan  öyle beklemelisin ölümü.Yaratıcıdan isteğim şudur ki öyle bir hayat yaşamayı nasip etsin ki ölüm geldiğinde,ölüme şöyle sesleneyim;Ölüm hoş geldin sefa getirdin eli boş geldin eli dolu gideceksin sen görevini yapmanın mutluluğunu yaşarken ben özgürlük yolunda ki ilk adımımı atacağım...
 








Ve ölüm en güzel anlatan dizelerle bitirelim;

Hakka kavuştuğum gün tabutum yürüyünce
Şu dünyanın dertleri ile dertleniyorum sanma.
Bana ağlama,yazık yazık deme.
Cenazemi görünce ayrılık,ayrılık diye feryat etme.
Gün batımını gördün ya gün doğumunu da seyret.
Hangi tohum yere atıldı da çıkmadı.
İnsan tohumu hakkında niye yanlış bir zanna düşüyorsun...
                                                             Mevlana Celaleddin Rumi r.a

                                                                                                                   N.T